DOLAR

32,3627$% -0.19

EURO

34,6669% -0.41

GRAM ALTIN

2.395,45%-1,61

BİTCOİN

฿%

ETHEREUM

Ξ%

RİPPLE

%

a
X

Çağın Vebası Sosyal Medya “Öldürmez Süründürür! “

 Konuya başlarken sosyal medyayı az ya çok kulanıyor olmak yada takipte olmaktan bahsetmediğimi paylaşmak istiyorum. 

 Ve müsadeniz ile esas mesele için perdeyi aralıyorum.

 Lakin ne bu pencere temiz ne de bir manzara karşılıyor bizi burada…Yazıma başlarken de dediğim gibi kullanıyor olmak artık işin en masum boyuturdur, buradan kazanç sağlayanlar, sosyal hayatını sanalda yaşayanlar, sevdiklerimizin evuç içimizde olması, bilgiye hızlı ulaşmak , dünyadan haberdar olmak ve daha birçok kandine münasır gerekçeye diyecek sözüm yok. 

 Amma ve lakin esas mesele sosyal medyanın psikolojimiz üzerinde yarattığı olumsuz etkiler. Gördüğümüze koşulsuz inanmak, doyumsuz ve tutarsız olmak , tükenmişlik sendromu, ve kazandığımız gereksiz özgüvenin egoya dönüşmesi…

 Bir toplumun ahlaki, etik ve mistik değerlerinin, dilinin, kültürünün baştan aşağı değişmesine özümüzü kaybetmeye kadar sinsice ilerleyen bu vahim durum ne yazıkki geri dönüşü olmayan sonuçlara gebe.

Gördüğümüze koşulsuz inanmak! 

Basit bir örnek verecek olur isek güzellik algısı kusursuz görünen cilt, oran ve ölçüleri standart olan vücut, trend olan saç sakaldan ibaretmiş gibi bir algı operasyonu yaratılıyor, herkes tek bir kalıptan çıkmış gibi görünmek için adeta mücadele veriyor. Oysa ki DNA ‘ları birbirindan farklı yaratılmış bir biyolojimiz varken bizler gördüğümüz ve toplumun norm kabul ettiği kalıba kendimizi sıkıştırıyoruz. Burnumuz kavisli, dişlerimiz yamuk da olabilir, hatta öyleki bunu programlar ve uzun uğraşlar ile üzerinde oynama yaparak aynada gördüğümüzü inkar ediyoruz. Sonra ne mi oluyor mutsuz insanlar haline geliyoruz, mutsuz insan verimsiz insandır bu psikoloji de bizi eritiyor. 

 Gördüğümüz mutlu evlilikler, dekore edilmiş evler, kusursuz görünen yemekler harika iş ortamları kusursuz görünen arabalar hayatlar tatiller haftasonları ve daha birçok başlık….

Bir süre sonra anı yaşamak yerine o döngüde ispat çabasına giriyoruz yemeklere kaşık dokunmadan fotograf çekiliyor belki iki sıcak sohbet yok fakat fotoğraflar ise kusursuz….Vay halimize….

Doyumsuz ve tutarsız olmak!

O kadar yavaş ve sinsi ilerliyor ki farkında değiliz kendimize olanların. Düşünün en güzel hatıralar beş on yıl öncesinde kaldı hep. Ne  yaşarsak yaşayalım çabuk sıkılan bir ruh hali oluşuyor üzerimizde çünkü avucumuzdaki dünya bize en güncel seçenekleri hergün hatırlatıyor. Alınan koltuğun yenisi cazip geliyor, yeni iş imkanı size hep göz kırpıyor, birilerinin akrabaları ile ne kadar mutlu olduğuna inanıyoruz ve doyumsuz bir haleti ruhiye sarıyor bizi inceden. 

 Bir süre sonra ise değişkenlik ve ayak uydurma çabası bizi hayat felsefesi olmayan tutarsız insanlar haline getiriyor. Sahip oldugummuz duygu düşünde mal mülk iş eş arkadaş bizim için eleştşrilebilir ve değiştirilmesi kolay hale geldiği için kendi çizgisi olmayan bir tutarsızlık hastalığı sarıyor etrafımızı. 

 Sonra uykusuz, gergin, kontrolü elinde tutma iç güdüsü baskın ve hep yetemediğini düşünen insana dönüşüyoruz. Vay halimize…

Tükenmişlik Sendromu!

 Zeki mürende bizi görecek mi? Ohooo Zeki Müren’i mi kaldı Amerika Başbakanı akşam ne yedi onu da biliyoruz. Kolay bilgi, kolay para, kolay çözümler… Google amcamız zaten evimizin tamicisi, doktoru, mimarı! Herşey herkesin birkaç gb internet ve yarım akıllı bir cihaz işimizi görür oldu..

 Sonra ne mi oldu? Herkes herşeyi herhangi bir kaynaktan okuyup yıllarca o konuya kendini adamıiş insanlar kadar bildiğimiz sanar olduk. Farkındaysanız herkeste birsürü belge bir sürü meslek deneyimi kim çıraklıktan eli kir ayağı nasır tutmuş yada kim yıllarca tebeşirin tozunu yutmuş değeri kalmadı…

İşte tehlike çanları bu noktada çaldı.  Kolay ulaştığımız herşey değersizleşti. canın istese Tayland yemeği dumanı üstünde kapına geliyor, geliyor, insanın içindeki merak, istek, emek arzusu tükeniyor..

Evde herşey var ama canın birşey yemek istemiyor, paran var ama deneyimleyecek birşey kalmadı, yaşanılacak herşeyi tükettin, ve toplumda ruhsuz ve amaçsız bir nesil peydah oldu.. Vay halimize..

Özgüvenin Egoya Dönüşmesi!

Ve en tehlikeli toplumun ruh sağlığını bozan başlığa gelelim , Birkaç fotoshoplu fotoğraf ile kusursuz birkaç kareyi paylaştık ve beğenileri aldık birkaç maşallah yorumu ve bence en kötüsü sessiz kalanın kem gözü aldık kabul ettik… 

Aldığmız yeni ev araba eşya lüks olan yada olmayan yemeği de paylaştık bugünde aç kalmadığını duydu cümle el alem…

Hayatta kaç arkadaşınız var desem sosyal medyadaki beğeni sayınız kadar yoktur eminim yada sosyal medya da tanımadıklarımız tanıdıklarımızın iki katı nerdeyse..

İşte burada kendimizi kusursuz vazgeçilmez ve özgün hissetmeye başlıyoruz. Bildirimler ve mesaj kutusu hayatımızın en büyük heyacanı haline geliyor. 

Özgüven kazandığımız yer gayet ölçülü olabilir, fakat bir süre sonra egoya dönüşen bu özgüven sosyal ilişkilierimzi iş hayatımızı özel hayatımızı ailemizi de olumsuz etkiliyor. Çünkü kaybetmekten korkmayan insnalar olarak ayağmız boşluğa sağlam basıyor. Ve sonra pişmanlık yaşayamadığmız pişmanlık kanser gibi kendi kendine bile itiraf edemediğin kaç gerçek var bir düşün? Ego tavan bilgi sıfır, mütevazilik ise nesli tükenmiş can çekişiyor.. Vay halimize..

  Eee peki ne yapacağız biz? Elbette modern dünyanın nimetlerinden faydalanacağız, iletişim aracı olarak kullanacağız, elbette güzel anıları arşiv edeceğiz ama şunu unutmadan, sosyal platformlar gerçek hayatların ta kendisi olmayabilir fakat hayatımıza açılan bir penceredir. O pencereyi ne kadar temiz yalın ve gösterişsiz tutarsak o kadar çok ışık alırız . 

Uzun lafın kısası ne suç telefonda ne sosyal medya platformlarında değil doğru kullanıp özümüze de sahip çıkarak en önemlisi ruh sağlığmızı etkilemeden gerçeklik algısından uzaklaşmadan bu alanlarda olmak. 

Demem o ki elbett kullanın ama unutmayın siz kendinize özgüsünüz sorunlar kusurlar ve eksikler bize hayat yolunda hep yoldaş olacaktır, şükretmeyi öğrenin amaçlar da edinin ama ne olursa olsun özsaygınızı yitirmeyin, Kendinizi sevdikçe ve geliştirdikçe güzelleşecek hayat yolcuğuluğumuz.. 

Cam kenarı her telden manzaraları izleyin ve sürekli sona doğru  yaklaştığmız kısa bir yolculuğu boşa heba etmeyin.

YORUMLAR

s

En az 10 karakter gerekli

Sıradaki haber:

TBMM BAŞKANVEKİLİ CHP DENİZLİ MİLLETVEKİLİ GÜLİZAR BİÇER KARACA’NIN İSTİKLAL MARŞI’NIN KABULÜNÜN YILDÖNÜMÜNDE YAYINLADIĞI MESAJ

HIZLI YORUM YAP

r